Şahin SAKA-Kürşat FIRAT

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi

Yetiştiricilik BölümüYetiştiricilik Anabilim Dalı İskele-Urla, 35440 İZMİR

GİRİŞ

Günümüzde Akdeniz Bölgesi’nde oldukça iyi bir pazara sahip olan çipura balığına ait çalışmalar uzun yıllardır devam etmektedir. Yetiştiricilik çalışmalarında elde edilen bilgiler ise daha birçok konunun çalışılması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır (Tandler ve Helps, 1985, Conides, 1992).

Çipuraların fizyolojisi ve biyolojisi üzerine yapılan çalışmalar diğer türlere oranla daha azdır. Laboratuar şartlarında çalışmaların zorluğu ve çipura balığının kültür koşullarında üretiminin oldukça güç olması bu türle ilgili araştırmaları olumsuz etkilemiştir (Freddi ve ark., 1981, Camus ve Koutsikopoulos, 1984, Tandler ve Helps, 1985, Francescon ve ark., 1988 ). Ülkemizde bu tür ile ilgili çalışmalar larval dönem yaşama oranının arttırılması, larva yetiştirme protokollerinin hazırlanması, gelişim oranının yükseltilmesi ve hastalıkların tedavisi konularında devam etmektedir.

ÇİPURA (Sparus aurata, Lin., 1758) BALIĞININ BİYOLOJİSİ

Chrysophrys aurata sinonimi ile de adlandırılan çipura,

Phylum:      Vertabrata

Subphylum: Pisces

Clasis:         Osteichthyes

Ordo:           Perciformes

Subordo:      Percoidei

Familya:    Sparidae

Genus:       Sparus

Species:     aurata (Linneaus, 1758)

şekli ile sistematikteki yerini almıştır.

Klimatik yapıdan çipura balığına tüm Akdeniz’de rastlanmakla birlikte doğu ve güney doğu Akdeniz ülkelerinde, Kanarya Adaları’nda, İngiltere kıyılarında, Verde Burnu’nda ve nadir olarak Karadeniz kıyılarında rastlanır. Genellikle tropikal, subtropikal ve ılıman kuşaklarda yayılım gösteren çipura deniz fenogramlarının bulunduğu kumlu–çamurlu ve çamurlu ortamlarda yaşamını sürdürür. Bunun yanı sıra nehir ağızlarına ve lagüner bölgelere de girer (FAO, 1987).

Ülkemizde daha çok güney sahilleri ve Ege kıyılarında yayılım gösterir. 30-50 gramolanları ince lidaki, 100 gram olanları lidaki, 100-180 gram olanları kaba lidaki, 200 ve üzeri ağırlıkta olanları da çipura olarak adlandırılır (Alpbaz, 1990). 0-3 yaş arası çipuraların mide içerikleri incelendiğinde bu türün karnivor bir form olduğu ve özellikle ergin bireylerin Crustacea ve Mollusca familyasına ait türlerle beslendiği ortaya çıkmıştır. Sırt yüksekliği fazla olup lateralden yassılaşmış simetrik bir yapıya sahiptir. Baş iri, burun küt ve ağız terminal konumlu olup düzdür. Alt çenede dişler önde 4 adet kanin, arkada 4 sıra molar, üst çenede ön tarafta 4 adet kanin, arkada ise 3 sıra molar şeklindedir. Üst dudak, alt dudağa oranla daha kalın olup gözün başladığı noktanın paralelinde biter. Gözler orta derecede gelişmiştir. Göz çukuru önündeki mesafe, göz çapından en az iki kat daha uzundur. Gözler arasında V şeklinde yıldızsı bir bant vardır.

Operkulum ve prooperkulum pullarla kaplıdır. Yanal çizgi hafif eğimli olarak operkulumdan kaudal yüzgece kadar kesintisiz olarak devam eder. Yanal çizgi üzerinde 73-85 adet pul bulunur. Dorsal yüzgeç anal yüzgeçten daha uzundur. Pektoral yüzgeç anüse kadar uzanır. Kaudal yüzgeç homoserk yapıdadır. Bu tür için yüzgeç formülü D XI/13-14, A III/11-12, P I/5, V 5/5 şeklindedir. Renk dorsalde gri-esmer, ventralde gümüşidir. Pektoral yüzgecin dorsalinde ve operkulum üzerinde kırmızı-menekşe renkli bir leke karakteristiktir.

Hermafrodit özellik gösteren çipuralar 8. aylarında ovaryum oluşumlarıyla birlikte dişi özellik gösterirler. 12. ayda üremenin ilk sezonunda tüm bireyler erkek karakterdedir. Gonadın ventralinde olgun testiküller belirir. Gonadın dişi kısmında ise hiçbir gelişme gözlenmez. 23-24. aylardaki balıkların ikinci üreme periyodunda ise bireylerde erkeklikten dişiliğe geçiş söz konusudur. Bu dönemde gonadlarda belirgin bir olgunlaşma gözlenmektedir. Bu cinsiyet değişimi ani olmamakla birlikte özellikle 3. yaştaki bireyler intersex özelliğindedir. Ancak bu cinsiyet değişimi populasyonun tamamında değil sadece yaklaşık olarak %80’inde gözlenmektedir ki kalan %20’lik oran populasyonun ve devamının sağlanabilmesi için genetiksel bir emniyet marjı olarak nitelendirilebilir. Bu tip bir cinsiyet değişimine protandrik hermafroditizm adı verilmektedir. Bütün bu değişimlere genetik ve çevresel faktörler ile beslenme özellikleri etki yapmaktadır.

Çipuraların üreme periyodu ülkemizde Ekim-Aralık ayları arasında olup en iyi gelişim 22-25 °C aralığında gözlenmektedir. Yaşayabilecekleri sıcaklık aralığı 3-34 °C, tuzluluk değeri ise ‰5-40 olarak belirtilmiştir. ‰1 tuzluluğa kadar yaşayabildikleri Chervinski ve Chanin (1985) tarafından bildirilmiştir. Genellikle 5-25 m arası derinliklerde yayılım gösterirler. Yaşları ilerledikçe derinlerde yaşamayı tercih ederler. Bunun için dalyan alanlarında ergin bireylere rastlanmaz. Yaz aylarında 0.5-9 m derinliğe kadar olan sığ sulara giriş yapan çipuralar, kış aylarında 35-40 m derinliğe kadar inerler. 2 yaşını aşan bireyler daha da derin sulara inebilmektedirler. Maximum boyları 70 cm’ye ulaşan çipuraların ortalama uzunlukları 25-40 cm. arasındadır.

ÇİPURA BALIĞI YETİŞTİRİCİLİĞİ

Çipuralarda Üreme Fizyolojisi

Çipura balıklarının gonad gelişimi hermafrodit özellik gösterir. 21±3 oC de yapılan çalışmada 4 aylık çipuraların gonadlarında sitolojik ve topoğrafik olarak hiçbir farklılaşma olmadığını bildirmiştir. 5. ayda topoğrafik farklılaşma başlar. Bu dönemin başlangıcında konjektif doku (bağlayıcı doku) gonadın dorsalinde ve ventralinde gelişimi başlatır. Ortada merkezi bir boşluk vardır. Bu kısmın dorsalinde ovaryum, vetralinde testiküllerin oluşumu başlayacaktır. Ancak bu farklılaşma çok zor ayırt edilir. Bu iki kısım germinal hücre yuvaları ile birleşir.  Çok sayıda ovogonium birleşmesi ile oluşan ovijel lameller görülür. Ancak bu ayda oositler deformasyona uğrar ve gonad merkezinin kenarında ovujel lameller şeklinde bir yatakta kalır. Gonadın ventralinde 5 aylık balığa göre daha fazla spermatogonium vardır. Ovogoniumlar bir yatak içinde sıkışmışlardır. 10-11. aylarda, gonadın ventral kısmında spermatogenez aktivitesi gelişerek sürmektedir. Testiküller tüplerdeki spermetozoitler spermatogoniumlardan yola çıkarak germinal hücrelerin bulunduğu bölüme yerleşir. Testiküller kısım gonadın dorsal kısmını çevirmeye başlar ve büyür. Spermatozoit kanalı uzayan merkezde olup spermatozoitlerin toplandığı kısımdır ve ovaryum ile testiküllerin arasındadır. 1-2 dişi germinal hücre yatağı merkezin kenarında sıkışıp kalır. Bunlar ovogoniumlardır ve oositleri mayoz bölünmesi ile primer vitellogenesis olayının oluşmasını sağlayacaklardır. 12. ay üremenin ilk sezonudur. Populasyonun tüm bireyleri erkek özelliği gösterir. Gonadın ventral kısmında olgun bir testikül vardır. Ancak düşük bir RGS değerine sahiptir. Spermatozoitlerin doldurduğu tüplerde spermiasyon olayı meydana gelir. Gonadın dişi kısmında ise hiçbir değişme gözlenmez ve iyice küçülmüştür.

13-16. aylar arasında cinsiyet dönüşümü başlar. Gonadın spermatozoit kısmında gonadların boşalıp dinlenme fazı başlar. Testiküler tüplerde yalnızca spermatogoniumlar vardır. Ovaryum kısmında ise ovogoniumlar hızlı bir şekilde çoğalmaya başlar. Primer oositler hızlı bir şekilde previtellogenesis dönemine girer. 16. ayda ovaryum gonadın %80’lik bölümünü kaplar.

Dorsal kısımda oosit hücreleri previtellogenesisi tamamlar ve vitellogenesise geçer. Aynı zamanda ventraldaki spermatogoniumlar ölerek dejenerasyon başlar. 23-24 aylarda üremenin ikinci periyodunda dişiler olgun bir gonada sahiptir. Ventral kısımda ise dejenere olmuş bir testikül yer alır. Populasyonun geriye kalan %20’lik kısmında cinsiyet dönüşümü durur. Gonadın dorsal kısmındaki oositler atresiye uğrar ve dorsaldaki gelişim ventraldeki gelişimin içine sıkışır (Zohar ve diğ., 1984).

Doğal koşullarda iki yaşında dişi özelliği gösteren anaçlar üç yaşında intersex özelliği taşırlar. Bu bireylere hormon müdahalesi yapılırsa erkek olarak görev yaparlar. Aksi halde 4 yaşında dişi özelliği gösterirler. Bu cinsiyet dönüşümleri bulundukları populasyonun dişi erkek oranına göre gecikmeler gösterebilir. Çipura balıklarının erkek bireylerinde spermatogenesis tamamlandığında dişilerin çoğunda oosit hücrelerinin olgunlaşması ve yumurtaların atılması için gereken hazırlık devam etmektedir. Çipura erkeklerinden ekim ve mart ayları arasında sperm almak mümkündür.

Anaçlarda Yumurta ve Sperm Gelişimi

Çipuralarda ovaryumlardaki yumurta hücresinin gelişimi 7 aşamada meydana gelir :

–          İlkel yumurta hücreleri çok küçük olup boyutları 8-12 mikron arasındadır. Hücreler mitoz bölünme ile çoğalır.

–         Yumurta hücresinin etrafında folikül oluşmuştur. Bu hücrenin ikinci katını oluşturur.

–         Hücrelerin boyutları 40-200 mikron büyüklüğe ulaşır. Etrafları folikül ile tamamen çevrilidir.

–         Vitellogenesis başlamıştır. Yumurta çapı 200-350 mikron arasındadır. Lipoid maddelerin stoplazma içinde birikimi başlamıştır.

–         Stoplazma lipoid damlacıklarla doludur. Vitellogenesis hızlanmıştır. Yumurta büyüklüğü 300-350 mikron arasındadır.

–         Yumurta sarısı tabakası lipoid damlasının ikinci halkanın oluşmaya başladığı yer olan hücre kenarına doğru iter. Çekirdek içi maddeler protein sentezinde ve besin maddesi birikiminde rol oynayan çekirdek içi maddelerin çekirdek zarına yapıştığı görülür. Yumurta çapı yaklaşık 600 mikrondur.

Vitellogenesis tamamlanmıştır. Yumurta çapı 700-800 mikron arasındadır. Çekirdek içi maddeler merkeze doğru çekilmeye başlamıştır. Mikropil deliği bu dönmede oluşmuştur. Yumurta değişime uğramaksızın birkaç hafta bu durumda kalır.

Uygun şartlar sağlandığında folikül tekasındaki kasların kontraksiyonu ile ovulasyon meydana gelir. Eğer biotik ve abiotik şartlar uygun değilse foliküllerin deformasyonu ile yumurtaların emilimi ortaya çıkar.

Testislerin oluşumu içerisinde (Bkz. 3.1.) spermlerin gelişimi spermatogoniumların aktif olarak testis kanalları duvarlarında çoğalması ile başlar. Önce spermatogoniumlardan primer spermatozittler, onlardan da sekonder spermatozitler meydana gelir. Testiküller kanal boşluklarında toplanan ve burada uygun koşullar oluşuncaya kadar bekleme pozisyonuna giren spermler gonadotropin etkisi ile döl vermeye hazır hale gelirler.

Anaçlar ve Yumurtlama

Anaç olarak 2-6 yaşındaki çipuralar kullanılır. Anaç olabilecek bireyler genç dönemlerinde seçilerek büyütülebileceği gibi doğal ortamdan olta ve pareketa ile yakalanabilirler. Anaçlardan yumurta doğal şekilde serbest ve müdahaleli (Hormon Uygulamalı-Dekalaj) olarak sağlandığı gibi kullanılmamakla birlikte sağım yöntemi ile de alınabilir. Yetiştiricilik ortamında tutulan erkeklerde spermatogenezis tamamlanmış olmasına rağmen, dişilerde oositler sadece vitellogenezis’in son safhasında gelişme gösterdiğinden ve sonra hızlı bir atresiye (dejenerasyon) uğradığından doğal ortamdan yakalanan anaçların kullanılması daha iyi sonuçlar vermektedir.

Çipura dişileri ardışık yumurtlarlar. Vücut ağırlığının her kilogramı için ortalama 20.000-30.000 adet yumurta verecek şekilde 3-4 aylık periyotta hemen hemen her gün yumurta verirler. Böylece çipura dişilerinin fekonditeleri sezonluk her kg vücut ağırlına karşılık 2-3 milyon yumurtaya ulaşabilir. Anaçlar 4-7 m3‘ lük tanklara yoğunluğu 10-15 kg/m3 olacak şekilde stoklanır. Mevsim dışı yumurta elde etmek için tanklar, ışıklandırmanın ve sıcaklığın kontrol edilebileceği sistem ile donatılmalıdır. Stoklamada dişi erkek oranı anaç balığın durumuna göre 1:1, 1:2 veya 2:3 kg olacak şekilde ayarlanır. Balıklar günde 1-3 kez vücut ağırlığının (kg) %1-1.5’u kadar kalamar etine dayalı kuru pelet yemle beslenmelidir. Bunun yanı sıra taze midye sübye ve kalamar etleri ile de beslenebilirler. Verilen yemler %50-55 protein ve %10-15 deniz orjini canlıların yağlarından oluşmalıdır. Yağlar en az %5 n-3 HUFA içermeli ve temel olarak 22:6n-3 (DNA) tipinde olmalıdır (Zohar ve diğ., 1995). Bu diet yumurtlamaya başlamadan en az 1-2 ay önce anaçlara verilmelidir. Su sıcaklığı yumurtlama döneminde 16-18°C arasında tutulmalıdır.

Spermatogenesis erkeklerde tamamlandığında, dişilerin çoğunda oositlein olgunlaşması ve yumurta atılması için gerekli hazırlıklar devam etmektedir. Spermotogenez ve oogenez arasındaki bu fark hormon kullanımı ile oositlerin gelişim hızlandırılarak kapatılabilir. HCG hormonunun çipuralarda bağışıklık sistemini harekete geçirdiği, bu yüzden çipuranın olgunlaştırma gonotrophini için homolog radioimmunoussay (RIA) sistemi ile ölçüm teknikleri geliştirilmiştir. RIA kullanıldığında görülmüştür ki dişi çipuraların yetiştiricilik ortamında yumurta vermemesinin nedeni Gth’ın hipofizde birikmesine rağmen kan dolaşım sistemine girmemesidir. Bu olay yumurtlamanın başlaması için gonadotropin releasing hormonlarının (GnRH veya GnRHa) kullanılabileceğini göstermiştir. Bunun sonucunda çalışmalar polypeptitler ve proteinlerin yeni polymer tabanlı üretimleri üzerine kaymıştır. Bu sistemler çipuralar üzerinde uzun Gth salgısı ve başarılı bir yumurtlama için çok etkilidir (Gordin ve Zohar, 1978, Zohar ve Gordin, 1979, Zohar ve ark., 1989a, 1989b, 1990a). Çipura balıklarında yapılan çalışmalarda HCG 800-1500 IU/kg, GnRH 1-20 mgr/kg olacak düzeyinde kullanılmaktadır. Çipuralarda 1 mgr/kg olacak şekilde yapılan hormon uygulamasının yumurtlama periyodunu uzattığı, anomaliyi azalttığı, 7.5 mgr/kg tek enjeksiyon GnRH uygulamasının dişilerde %80 üzerinde yumurtlamanın teşvikini sağladığı tespit edilmiştir.

Çevresel koşulların optimum olarak sağlanması ile birlikte, yumurtlama tüm yıl boyunca elde edilebilmektedir. Yumurtlama, hormon uygulamasından 48-72 saat sonra başlar. Hormon uygulamasından sonraki birkaç gün içinde, günün farklı zamanlarında yumurtlama meydana gelebilir. Yumurtlama başladıktan sonra yaklaşık 1 hafta içinde populasyon içindeki dişilerin yumurtlama zamanı aynı döneme rastlamaktadır. Yumurtlama genellikle gün batarken ve 24 saat aralıklarla olur. Yumurtlayacak populasyon strese karşı çok hassas olduğundan yumurtlama süresince stres faktörleri ortada kaldırılmalıdır.

Yumurtlama sezonu süresince oositlerin bir kısmı vitellogenesis safhasına başlarken diğer bir kısmı vitellogenesisin son safhalarını geçirir. Bu yüzden vitellus maddesi yılın birkaç ayında yumurtalıklarda devamlı olarak bulunmaktadır. 3-4 aylık yumurtlama periyodu süresince, dişi çipuralar vücut ağırlığı başına toplam 0.5-2 kg. yumurta bırakır ki bu değer vücut ağırlığının 0.5-2 katına eşittir. Bu uzun ve zor yumurta üretimi sadece yüksek kaliteli ve enerji veren besinler tarafından desteklenebilmektedir. Çipura anaçlarına verilen besinin içeriği, yumurta ve larvalarının kalitesini direkt olarak etkiler. Canlı yumurtaların kalitesi fekondite, yağ damlası sayısı, larva çıkış oranları ve normal larvaların yüzdesi ile ortaya çıkar ki bu durum ancak anaçların kaliteli yemler ile beslenmeleriyle mümkündür.

Yumurta Özellikleri ve Embriyolojik Gelişim

Canlı yumurtalar ortalama 0.9-1 mm çapında ve saydamdır. Normalde tek yağ damlası içeren yumurtaları pelajik özellik gösterir. Koryon şeffaf ve ince olup mikropil deliği yaklaşık 14 mikrondur. Cansız ya da döllenmemiş yumurtalar birkaç saat içinde opak renge dönüşür ve tankın dibine çöker. Yumurtlama tankından canlı yumurtaları toplamak için tekli ve çiftli reküparatör sistemleri kullanılabilir. Çiftli sistemde ilk kollektöre atık maddeler toplanır. Buradan geçen su diğer kollektörde bünyesinde bulundurduğu canlı yumurtaların toplanmasını sağlar. Temin edilen yumurtalar alındıkları ortamla aynı sıcaklıktaki inkübatör tanklarına yerleştirilmelidir. Sıcaklık farkı±0.5 0C dereceyi geçmemelidir. İnkübasyon sıcaklığı 16-18 0C arasında olmalıdır. İnkübatörlerde doğal deniz suyu tuzluluğu kullanılmalıdır. Yumurtalar inkübatörlere ortalama 1500-2500 adet/lt olacak şekilde konulur. İnkübasyon süresince ışık kullanılmaz. İnkübatörlerin bulunduğu tanklarda saatte %40-60 su değişimi uygulanır. Ortam karanlıktır. Çipura yumurtalarının 18 0C embriyolojik gelişimleri Tablo 1’de verilmiştir (Alpbaz, 1990).

Tablo 1. Çipura yumurtalarının embriyolojik gelişim safhaları

Embriyolojik Safhalar

Oluşum Süresi

2’li Blastomer Safhası

0.45

8’li Blastomer

1.45

Morula Safhası

3.15

Gastrulasyon Safhası

10.00

Gastrulasyon ½

11.00

Gastrulasyon ¾

14.00

Embriyo ½

25.00

Somit Oluşumu

26.30

Kupfer Cisimciğinin Görülmesi

28.00

Kalp oluşumu

30.00

Pigmentasyon Başlangıcı

32.00

Embriyo ¾

43.00

Yüzgeç oluşumu

43.20

Yıldızsı Kromotoforlar

45.00

Kalp Atışı

46.00

Açılım

60.00

Çipuralarda Prelarval ve Postlarval Dönem

Çipura prelarvaları, yumurtadan çıktıklarında yaklaşık 2.6-2.8 mm boydadırlar. Vitellüs kesesi çapları ise 0.9-1 mm’dir. Vitellüs kesesinin posteriorunda 0.2-0.22 mm çapında bir yağ damlası bulunur. Ağız ve anüs kapalıdır. Baş vücuda oranla küçük, gözler büyük ve pigmentsizdir. Pigmentasyon sarı ve siyah olup sarı pigmentler başta birkaç tane, post-anal ve medio-ventralde bir sıra olarak bulunur. Vitellüs kesesi baş kısmının altında, su geçirmez bir zar ile sıkışmıştır. Yüzgeçlerden yalnızca pektoral yüzgeç bir taslak halinde önceleri yatay sonra dikey konumlu olarak 3. günde oluşur. Tek yüzgeçlerin yerine başın üstünde başlayan ve tüm vücudun medio-dorsali boyunca uzanıp kuyruk uçundan medio-ventrale dönüp vitellüs kesesine kadar uzanan primordial yüzgeç bulunur. Bu yüzgeç larvanın yüzeyini genişletip su üstünde kalmasını ve O2ihtiyacını karşılar. Denge organı olan otositler gözlerin arkasında olup, burun delikleri tam gelişmemiştir.

Sindirim sistemi düzensiz olmakla beraber, sindirim sistemi düz bir boru şeklindedir. Pankreas ve karaciğer oluşmuş fakat salgı bezleri ve lipit rezervleri mevcut değildir. Ağız açılmadan önce vitellüs kesesinin çoğu absorbe edilir. Prelarvalarda boydaki toplam artış ile vitellüsün azalması çok yakından ilişkili olup sıcaklığın etkisi altındadır. Çabuk tüketilen vitellüs boyda ani artış yaratmasına rağmen larva için iyi değildir. Düşük sıcaklıkta vitellüs absorbsiyonunda boy geç uzamakla birlikte toplam boy artışı fazla olmaktadır. Bu dönemde larvanın hareketinin az olması enerji tüketimini düşürür ve harcanan enerji larvanın organel gelişiminde kullanılır. Çok düşük sıcaklıklarda ise larva vücudunda deformasyonlar görülür.

Larvanın ağız-anüsünün açılması ve gözlerde pigmentasyonun meydana gelmesi ile postlarval evre başlar. Hava kesesi oluşumu dördüncü günden itibaren gözlenebilir. Kesenin normal gelişiminin ilk safhası larva beş günlük ve 4 mm boyda iken meydana gelir. Eğer şişme gerçekleşmezse kese ilkel görünümünü korur ama fonksiyonel olmaz. İkinci gelişim safhası 13-15. günlerde yaklaşık 7-8 mm boyda meydana gelir (Chatain,1989b, Chatain ve Guschemann, 1990). Larva 5-6 mm boya ulaştığında preoperküler dikenler görülür. 7-8 mm boy uzunluğuna erişildiğinde önce kaudal, sonra dorsal ve anal olmak üzere tek yüzgeçler oluşur. 13 mm boyda yüzgeçler son şeklini alır. Bu dönemde melanaforlar tüm vücutta yatay siyah bantlar oluşturacak şekilde toplanır.

Çipura Larva Yetiştirme Dönemleri

Yumurtaların embriyolojik gelişimini tamamlayıp larvaların çıkması ile birlikte larva yetiştiriciliğide başlar. Larva yetiştiriciliği biyotik, abiyotik ve yabancı biyotik faktörlerin kontrol altına alındığı akuakültür tesislerinde yapılmaktadır.

Larval Dönem

Çipura prelarvaları yoğun üretim koşullarında 80-100 adet/lt olacak şekilde tanklara yerleştirilir. Tanklar silindir-konik yapıda olup polyester veya fiberglas malzemeden üretilmiştir. Hacimleri 2m3’ten 15 m3’e kadar değişim gösterebilir. Bu tankların seçimi üretim kapasitesi ve uygulanacak larva yetiştirme tekniği ile ilgilidir. Su sıcaklığı 16-180C olup ortam karanlıktır. Oksijen değeri 5-6 mg/lt dir. Su girişi alttan, çıkışı ise üsttendir. 16-18 0C su sıcaklığında çipuralarda prelarval dönem 3. günde sona erer ve postlarval dönem başlar.

Çipura larva yetiştiriciliğinde açık devre ve kapalı devre sistemler kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra değişik hacimlerde İngiliz tekniği olarak ta adlandırılan alg kullanımına dayalı yeşil su tekniği uygulanmaktadır. Açık devre sistemlerde su kriterleri larvanın gerek duyduğu şartlara göre ayarlanır ve üretim tanklarına gönderilir. Yeşil su tekniği uygulandığında bu tanklara verilen debi oranları azaltılmalıdır. Bu teknikle yazın planlanan üretimlerde debi azlığına bağlı olarak tanklardaki suyun ısınmasının engellenmesi için ortamın soğutulması gereklidir. Aksi halde alg bozulmaları ortam suyunun amonyak dengesini bozarak kitlesel ölümlere neden olur. Çipuralar larval dönemde çok hassas bir üretim çalışması istediğinden su değişimlerindeki dalgalanmaların minimum düzeyde olması istenir. Bunun için hem enerji yönünden tasarrufun sağlanması hem de üretim kalite ve kantitesinin arttırılması için kapalı devre sistemlerin kullanılması gereklidir.

Kapalı devre sistem tankların da larvalar tarafından kullanılan su önce toplama tankına gelir. Burada istenilen özellikte ve gerekli miktarda taze su yenilenmesi yapıldıktan sonra, mekanik temizlik için kum filtresine geçer. Beraberinde getirdiği süspansiyon haldeki partikül maddelerden ayrılan su ultraviyole filtreye gönderilir. Ultraviyole filtreden geçen su bu sırada bünyesindeki tüm canlı organizmalardan (bakteri, mantar, parazit, bazı virüsler vs.) temizlenerek biyolojik filtreye girer. Balık dışkıları, yem atıkları ve ölü balıklardan dolayı yükselen amonyak miktarını normal düzeye indirilmesi bu aşamada aerobik bakteriler tarafından yapılır. Amonyak önce nitrite daha sonrada balıklar için zararlı etkisi olmayan nitrata indirgenir. Bu aşamalardan geçen su havuzlara geri dönmek üzere sistemi terk eder. Biyolojik filtre çıkışında 1.2-1.8 mg/lt’ye düşen sudaki oksijen miktarını 5-6 mg/lt’ye ulaştırmak ve bünyesinde getirdiği azot gazı fazlasını atmak için saturasyon kolonları kullanılmalıdır. Saturasyon kolanlarının içerisine havalandırma sistemleri de kurulabilir. Bazı kapalı devre sistemlerin kurulmasında ultraviyole filtreler biyolojik filtrelerden sonra kullanılsa da havuzlarda gelişen patojen veya patojen olmayan mikroorganizmaların biyolojik filtrelere yerleşerek zaten zayıf yapıda olan aerobik bakterilerin yerini alması sistemin çalışmasını olumsuz etkiler. Kapalı devre sistemler, suyun ısıtılmasında veya soğutulmasında kullanılan enerji açısından avantajlıdır (Timmons ve Losordo1994). Bunun yanı sıra kapalı devre sistemlerde, özellikle çipura gibi zor bir larva dönemi geçiren türlerin üretiminde suyun fiziksel ve kimyasal değişimleri ani farklılıklar göstermez. Kapalı devre sistemlerde suyunun her gün analizleri yapılarak amonyak miktarı kontrol edilmelidir, aksi halde ani ve kitlesel ölümler ile karşılaşılır.

Çipura larva yetiştiriciliği çalışmalarında kullanılan su sıcaklık aralığı 18-22 0C arasında değişim göstermiştir. Su sıcaklığı ilk 15 günlük dönem içerisinde 18-20 0C arasındadır. Sıcaklık 15. günden itibaren arttırılarak 22 0C’ye getirilir ve larval dönem sonuna kadar bu sıcaklık değeri korunur (Tablo 2).

Levrek larva yetiştiriciliğinde uygulan tuzluluk düşürme tekniği çipura larva yetiştiriciliğinde uygulanmamaktadır. Oksijen değeri 5-6 mg/lt dir. Su girişi ilk 10 gün tank dibinden daha sonra tank yüzeyinden yapılır. Larvalar ağız ve anüsün açıldığı postlarval evreye kadar karanlıkta tutulur. 18 0C su sıcaklığında çipuralarda prelarval dönem 3. günde sona erer ve postlarval dönem başlar. 2. günde tankların üzerinde biriken yağ tabakasının temizlenmesi için yüzey temizleyicileri tank yüzey genişliğine göre 1 veya 2 adet olacak şekilde yerleştirilir. Bu hava kesesinin ilk dolumu için çok önemlidir.

Aydınlanma süresi ve yoğunluğu larvaların gelişimini, hava kesesi oluşumunu, ve yaşama oranının etkiler. Larvaların gelişimi artan aydınlatma koşullarında yükselirken, sürekli aydınlatma balıkların yaşama gücünü düşürür. Larva tanklarına ağız açılana kadar ışıklandırma uygulanmaz. Işıklandırma süresi ve şiddeti 3.günde 3 lüks, 4.günde 30-50 lüx, 5-10. günde 600 lüx, 11. günde ve sonrasında 1500 lüx olarak ayarlanır. Aydınlatma süresi ilk gün 12 saat olup daha sonra 24 saat ışıklandırma uygulanır (Equip Merea, 1987). Henüz yoğun üretimde kullanılmamakla birlikte 12-14 saat arası ışıklandırma süresi ve ‰30-32 arası tuzlulukta larva üretimlerin yaşama oranlarına olan etkileri çalışılmaktadır. 

 

Çipura larval dönem beslemede rotifera (Brachionus plicatilis) ve artemia (Artemia sp.) kullanılır. Bunun yanı sıra larva tanklarına alg uygulaması yapılmaktadır. Alg uygulaması ortama verilen rotiferlerin canlılığını koruduğu gibi, ortamın pH dengesini sağlaması ve larvaya loş bir ortam yaratması açısından önemlidir. Bunun için Chorellave Nannochloropsis sp türü algler ml’de 5-7×105 hücre yoğunluğunda kullanılabilir. Çipuraların ağız açıklığı küçük olduğundan (?100 μ) larva beslemede small tip rotiferler kullanılmalıdır. Bu rotiferlerin boyutları 40-80 mikron arasında değişim gösterir. Larvalara 3-5. günler arasında 15 adet/ml, 5-12. günler arasında 10-12 adet/ml, 12-15 günlerde 8-10 adet/ml, 15-20. günlerde 6-8 adet/ml, 20-30. günlerde 4-6 adet/ml ve 30-35. günlerde 2 adet/ml rotifer ile besleme yapılır. Çipuralara ancak 15 günden itibaren artemia nauplii ile beslenecek büyüklüğe ulaşırlar. Dünya üzerindeki rezervleri tükenmekle beraber Venezüella orjinli artemia yumurtalarının kullanımı, nauplilerin boyutlarının küçük olmasından dolayı larva yaşama oranını arttırır. Günümüzde aquakültür tesislerinde yoğun olarak kullanılan ve Artemia Systems’in üretiği AF tip artemiaları ile besleme yapılmaktadır. Kullanılan AF tip artemiaların nauplii boyları yaklaşık 480 μ, enleri ise 165-175 μ arasında olup 10 mg/gr’dan daha fazla miktarda HUFA içerirler. Yumurtadan çıkan naupliilerin protein oranları %48-52, yağ oranları %19.3-21, karbonhidrat oranları %12-13, kül miktarları %8.1-8.7 ve nem oranları %4.8-5.2 arasında değişim gösterir. 30. günden sonra kullanılan EG tip artemialar ise daha düşük oranda protein miktarına (%45-47) ve daha az doymamış yağ asitleri (5-7 mg/g HUFA) oranına sahiptirler. Ayrıca boyutları daha büyük olup boyları 500-520 μ, enleri ise 175-190 μ arasındadır.

Levrek larva yetiştiriciliğinde kullanılan EG1 formları boyca (740-780 μ) ve ence (225-240 μ) büyük olduğundan çipura larval dönemde kullanılmaz. Bu formlar sövraj döneminde kullanılmaktadır. Artemia nauplii 15-20 günler arasında ortama 0.5 adet/ml, 20-25. günlerde 1 adet/ml ve daha sonrada 40. güne kadar 2 adet/ml olacak şekilde verilir. Larval dönem sonunda uygulanan yetiştirme tekniklerine göre başarı oranı % 3-27 arasında değişim gösterir. Tablo 2’de alg tekniği uygulamalı larval dönem çipura yetiştirme protokolü verilmiştir.

Sövraj (Mikropartikül Yemlere Geçiş) Dönemi

Larval dönemim tamamlanması ile birlikte 40-42 günler arasında larvalar canlı yemden mikropartikül yeme adapte olacakları sövraj bölümüne alınırlar. 40 günün sonunda larval yetiştiriciliği biten larvaların karma yemlere adaptasyonu için kullanılan bu bölümde işletmenin kapasitesine göre belirlenmiş sayıda 10-15 m³ lük tanklar kullanılır. Tankların dip kısımları koniktir olup silindir yapıdadır. Tankların iyi dizayn edilmesi ve yeterli hacime sahip olması balıkların tanktaki pozisyonunu, yem tanktaki dağılımını, yem alımını ve su sirkülasyonunu etkilemesi açısından önemlidir. Tankların iç kısmı gel-coat kaplı olup bu yüzey sayesinde mikroorganizmaların kolonileşmesi engellenebilir. Sövraj bölümleri de istenildiği taktirde kapalı devre sistem kurularak çalıştırılmaktadır. Fakat bu bölümde su debisinin fazla olması, kullanılan yemin su kalitesini çabuk bozması, larvanın ürettiği azotlu bileşiklerin oranının artması ve hastalık riskinin yüksekliğinden dolayı açık devre sistemler bir çok tesiste tercih edilmektedir. Su çıkışları merkezi ve diptendir. Balıkların yaşına bağlı olarak su çıkışlarına yerleştirilen krepinlerin göz açıklıkları 500µ,1000µ ve 2000µ arasında değiştirmektedir. Havuzlarda 1500-2000 lüx aydınlatma uygulanır. Ünitede aydınlatma süresi 16 saat olup otomatik olarak zamanlayıcılar yardımıyla ayarlanmaktadır.

Mikropartükül yeme alıştırma dönemi, balıkların 25-30 mg ağırlığa ulaştıkları 40-42 günlerde başlar. Bu dönemde havuzlardaki balık yoğunluğu litrede 10-12 adettir. Saf oksijen kullanıldığı durumlarda bu oran 18-20 adet/lt kadar çıkabilir. Bu dönem beslemede kullanılan artemia HUFA bakımından zenginleştirilmelidir. Bunun için EG tip artemia naupliileri 24 saat boyunca SELCO türevli zenginleştirici maddeler ile beslenerek büyütülür. SELCO ürünleri yüksek oranda HUFA (200 mg/gr), vitamin, antioksidan ve yağ (%60-65) içerirler. 24 saat sonunda metanauplii formuna gelen artemiaların boyutları 740-780 μ, enleri ise 225-240 μ arasında değişim gösterir (Artemia Systems, 1991).

Sövraj sırasında kullanılan mikropartikül yemler ise % 56-64 ham protein, % 11-12 ham yağ, %11.4-11.7 kül, 5 1.4 ham selüloz, % 10 nem ve yeterli miktarlarda vitamin-mineral madde içermelidir. Mikropartikül yemler 80 mikron büyüklükten başlayarak larva gelişimine göre kullanılır (Tablo 3). Çipuralar levreklere oranla daha hızlı mikropartikül yeme adapte olabilmektedirler. Sövrage uygulaması 10-12 gün devem eder. Larvalara verilen günlük artemia miktarı azaltılırken mikropartikül yem oranı arttırılır. Bu dönemde besleme oranı %8-10 arasındadır Çipuralar aşırı kanibalistik özellik gösterdiklerinden dolayı ortamda mutlaka yeterli miktarda yem bulunmalı ve balıklar sürekli boylanmalıdır. Sövraj bölümünü terk etmeye hazırlanan larvaların ağırlığı 300-350 miligrama ulaşır. Sövraj boyunca su sıcaklığı 20-22 0C olup tanklarda su debisi %50-100 arasında değişim gösterir Çipuralar sövraj dönemine daha çabuk ve hızlı adapte olmaktadırlar. Larva yaşama oranı sövraj başarısına göre % 85-95 arasındır. Sövrajı tamamlayan balıklar ön büyütme ünitesine alınarak burada doğal deniz suyu ortamına adapte edilirler (Divanach ve diğ., 1986, France Aquaculture, 1987, Çörüş, 1993).

Ön Büyütme

Ön büyütme ünitesinde kullanılan tank özellikleri sövraj bölümü ile aynıdır. Bu bölümde açık devre su sistemi kullanılmaktadır. Gelişim özelliklerine göre 60-70 günlerde sövraj ünitesini terk eden yavrular boylarına ayrıldıktan sonra ön büyütme ünitesine alınırlar. Ayrıca boylama sırasında hava keseli ve hava kesesiz bireylerde birbirinde ayrılır (Chatain ve Corrao, 1992). Bu bölümde ağ kafeslere çıkarılmak için gerekli olan 1.5-2 gram ağırlığa kadar büyütülürler. Ancak ülkemiz koşullarında yavru bireyler 0.5-1 gramarasında da kafes sistemlerine çıkarılmaktadır. Ön büyütme ünitesinde de balıklar sürekli gözlenmeli ve kanibalizmin engellenmesi için sık sık boylama yapılmalıdır.

Balıklara verilen su sıcaklığı 20-22 0C olup 16 saat ışıklandırma uygulanır. Yemleme otomatik yemlikler ile yapılmaktadır. Tanklarda doğal deniz suyu tuzluluğu kullanılır. Tanklara 3000-5000 adet/m3 arasında yavru stoklanabilir. Su değişimi balık büyüklüğüne ve stok yoğunluğuna göre saate %50-150 arasında değişmektedir. Yemleme oranı %7 başlayıp %3 kadar düşme gösterir (Tablo 3). Yaşama oranı hastalık çıkmadığı süre içinde %90-95 arasındadır.

Tablo 3. Çipura balıklarına sövraj ve ön büyütme döneminde balık ağırlığına ve sıcaklığa göre uygulanan besleme oranları ve yem büyüklükleri.

Dönem

Yem Boyutu

(mikron)

Balık Ağırlığı

(gr)

Su Sıcaklığı

(0C)

Besleme Oranı

(%)

Sövraj

80-200

0.03-0.125

19-20

8-10

150-300

0.125-0.165

8-10

300-500

0.165-0.420

7-8

Ön Büyütme

300-900

0.420-0.640

20-22

6-7

500-900

0.640-0.950

4-5

500-1250

0-950-1.200

3-4

Büyütme

Kuluçkahanelerden ve özellikle ülkemizde doğal ortamdan temin edilen çipura yavruları porsiyonluk boyuta getirilmek üzere karasal ve denizel ortama kurulan yetiştirme sistemlerde farklı teknikler kullanılarak büyütülür. Bunlar içinde en çok kullanılanı yarı entansif ve entansif yetiştirme yöntemidir. Şu anda ülkemizde ekstansif yöntem Avrupa ülkelerindeki düzeyde değildir. Özellikle Bodrum ve Savran bölgelerinde yarı entansif üretim yapan çipura işletmeleri mevcuttur.

Ekstansif Yetiştirme Yöntemi

Bunun için açık denizden, kıyısal bölgelerdeki lagünlerden ve denize bağlantısı olan acı su birikintilerinden faydalanılır. Açık denizlerde yapılan yetiştiricilikte genel olarak deniz yosunları ve yumuşakçaların üretimi yapılmaktadır. Kıyı bölgedeki lagüner alanlarda ise başta çipura, levrek, kefal ve yılan balığı gibi türlerin yetiştiriciliği yapılır. Yavrular ilkbahar dönemlerinde barınmak ve beslenmek üzere lagüner alanlara girerler. Bu dönem içinde bir çok zoo ve fitoplanktonun yanı sıra küçük balık, karides yavruları mamun, sülines, midye ve akivades ile beslenirler. İzmir Körfez bölgesi dalyanlarına 2-10 gram ağırlıkta giren çipuralar, sonbaharda 80-120 gram ağırlığa ulaşırlar. 100 gramağırlıkta girenler ise 200-300 gram ağırlığa kadar ulaşabilirler. Bu ağırlık artışları dalyan sahasının verimliliği ile ilgilidir. Çipuralar kış aylarına doğru dalyan sahasının soğuması ile daha sıcak olan derin sulara kaçma eğilim gösterirler. Deniz ile bağlantılı noktalara kurulan kuzuluk sistemlerinden yakalanan bu bireyler pazara sunulacağı gibi, canlı olarak yakalanıp toprak havuz ve ağ kafes sistemlerinde de büyütülebilir. Ekstansif yetiştiricilikte beslemeye ve çevre şartlarının kontrolüne ihtiyaç duyulmaz. Ancak bu alanlar kendi içinde parsellenerek derinleştirilebilir ve su değişimi sağlanabilir. Özellikle İtalya sahillerinde yoğun olarak valikültür adı verilerek yapılan bu teknikte dışarıdan besin takviyesinde de bulunulmaktadır. Böylece küçük boylarda dışarıya kaçarken yakalanan yavrular kışlatılarak ağırlık kazanmaları sağlanmaktadır. Bu sistemlere dışarıdan da yavru takviyesinde bulunulur. Ekstansif lagün yetiştiriciliğinde 80-100.000 hektarlık alanlarda bir senede türlere göre 100-500 kg/hektar ürün elde edilebilir.

Yarı Entansif Yetiştirme Yöntemi

Bu sistem havuz yetiştiriciliği olarak ta adlandırılır. Genellikle balık ve eklembacaklıların yetiştiriciliğinde kullanılır. Bu sistemde toprak ve beton havuzların yanı sıra portatif yapıdaki polyester veya polymerden yapılmış branda havuzlardan yararlanılır. Ayrıca kıyısal alanlar ağ ile çevrilerek üretimde yapılmaktadır. Bu sistemlerde günlük su değişimleri kontrol altında olup ürün miktarının arttırılmasında oksijeneratörlerden yararlanılır. Toprak havuzlarda ise son yıllarda jeo-membran sistemi uygulanmaktadır. Su debisinin artırılmasına bağlı olarak bu sistemlerden stok yoğunluğu arttırılarak entansif amaçlı olarak ta yaralanılabilir. Ancak sistemde meydana gelecek aksaklıklar üretimi olumsuz etkiler. Bu yüzden stoklama yoğunluğunun düşük tutulmasında fayda vardır. Stok yoğunluğu beton havuzlar, brandalı havuzlar ve iç kısmı jeo-membran kaplı küçük hacimli toprak havuzlarda 2-5 kg/m3 arasındadır. Büyük yapıdaki toprak havuzlardan 1-4 ton/hektar ürün edilebilir.

Entansif Yetiştirme Yöntemi

Dünyada ve ülkemizde yoğun olarak kullanılan bu yöntemde yüzer ağ kafes sistemlerinde yetiştiricilik yapılmaktadır. Akuakültür çalışmalarının gelişmesine paralel olarak birim alandan daha çok verim almayı sağlaması acısından su içerisinde yetiştirme sistemleri geliştirilmiştir.

Günümüzde kıyısal alanlarda, açık denizlerde ve okyanuslarda bile güvenlik içinde kurulabilecek sistemler planlanmaktadır Günümüzde kıyı ötesi kafeslerde 2500-6000 m3‘ arası değişen hacimlerde tek bir sistemde yıllık 150 ton üretim yapılabilmektedir. Bu sistemlerde su kalitesinin kıyısal bölgelere göre çok daha iyi olması, işletmenin kendini ve başkalarını kirletme etkisinin az olması, birim alana daha yoğun stoklama imkanının olması, daha hızlı balık gelişiminin sağlanması, uzun vadede ekonomik olması ve yüksek kapasite balık stoklanabilmesi gibi özellikler bu sistemleri çekici hale getirmektedir (Özden ve diğ., 1998). Kafes sistemlerinde sabit kafesler, yüzer kafesler, dalgıç kafesler ve döner kafesler kullanılmaktadır.

Ağ kafeslere kurulduğu yerin özelliklerine ve su kalitesinin durumuna göre 15-30 kg/m3arasında stoklama yapılabilir. Balıkların hızlı şekilde gelişimi için besleme teknikleri ve su sıcaklığı önemli rol oynar. Besleme rejimlerinde yem kalitesinin yanı sıra balıkların ağırlıkları ile su sıcaklığı arasındaki ilişki dikkatli takip edilmelidir. Bu dönemde kullanılan yemlerdeki protein %46-52, selüloz %2-4, ham kül %12-13, ham yağ % 10-11, kalsiyum % 1.4-2.2, ve fosfor %1.15-1.5 arasında değişim göstermelidir. Bunun yanı sıra vitaminler ve iz elementler yeterli miktarda kullanılmalıdır. Tablo 4’te çipura balıklarının ağırlıklarına göre 16-25 C’de besleme oranları ve balıkların konulması gereken ağ göz açıklıkları verilmiştir. Kafeslerde düğümsüz ağ kullanılması solungaç takılmalarının engellenmesi, pul dökülmesi ve vücutta meydana gelen çizilmelerin önlenmesi için faydalıdır.

Tablo 4. Çipura balıklarının büyütülmesinde balık ağırlığına göre kullanılan yem boyutları, besleme oranları ve ağ göz açıklıkları.

Yem Boyut (mm)

Balık Ağırlığı

(gr)

Su Sıcaklığı

(0C)

Besleme Oranı

(%)

Ağ Göz Açıklığı

(mm)

0.9-1.2

1-3

16-25

2.8-3.2

4

1.25-1.5

3-8

2.4-2.9

6

1.5

8-15

2.2-2.7

8

2

15-35

1.8-2.2

12

3.2

35-80

1.4-1.8

15

4.5

80-250

1.2-1.6

20

6

250?

1.2-1.6

24

Ege Bölgesi koşullarında 4 aylık süreyi akuakültür tesislerinde geçiren çipura yavrularının ağ kafeslere çıktıktan itibaren 12-14 aylık sürede 3-4 gram ağırlıktan 350-400 gram ağırlığa ulaşmaktadırlar. Bu süre ve ağırlık artışı yetiştirme ortamının ekolojik şartlarına, kullanılan yemin içeriğine, balık stok yoğunluğuna, hastalık etkenleri ve larva kalitesi göre değişim gösterebilir. 

SONUÇ

Çipura larva yetiştiriciliğinde günümüzde halen istenilen yaşama oranları sağlanamamıştır. Oldukça zor ve hassas bir üretim tekniği isteyen çipuraların başarı oranın arttırılmasında; ortam suyunun fiziko-kimyasal yapısının sürekli kontrol edilmesi, ani değişimlerden kaçınılması, yumurtaların temininde pestisitlerden, metalik iyonlardan, hipoklorid ve diğer kirliliklerden arındırılmış ortamlar yaratılması, hormon uygulamalarına dikkat edilmesi ve canlı yumurtaların inkübasyona alınmadan önce dezenfekte edilmesi, yumurta ve larva stok yoğunluğunun optimum oranlarda tutulması, ani abiyotik değişimlerden ve mekanik şoklardan kaçınılması, larval aşamada ışık yoğunluğunun çok iyi ayarlanması, postlarval döneme geçmeden önce tank yüzeyinde biriken yağ tabakasının yüzey alanı hesaplanarak hava süpürgeleri ile ortamdan uzaklaştırılması, 12-14 günler arasında ortam şartlarında değişim olmadan bazı larva tanklarının yaşama oranları diğer tanklardan önemli oranda düşük ise bu tankların klorlanarak iptal edilmesi, hava kesesi gelişimi süresince su şartları ve ortam düzeninde ani değişimler olmaması, larvalara verilen canlı yem kaynakları olan rotifera (Brachionus plicatilis) ve artemiaların (Artemia sp.) gerekli yağ asitleri ve vitaminler ile zenginleştirilmesi, larva tanklarına uygulanan debinin larva yaşı ile doğru orantılı olarak arttırılması, debi hesaplarının yapılmasında larva hızı ve direncinin göz önüne alınması, özellikle hava kesesinin fonksiyonel olmamasına bağlı olarak deformasyona uğrayan larvaların 70-80. günlerde birbirinden ayrılması, bu ayırma tekniklerinin yavrular ağ kafeslere gönderilmeden önce mutlaka yapılması, hastalık etmenlerine karşı gerekli önlemlerin alınması, içerik yönünden yüksek besin değerine sahip yemlerin sövraj, ön büyütme ve büyütme dönemlerinde kullanılması başarının arttırılmasında yararlı olacaktır.

Tüm bu koşullar yerine getirilmeye çalışılsa da üretimin çeşitli safhalarında değişik sorunlarla karşılaşılacaktır. Geliştirilen üretim tekniklerinin takibi ve ülkemiz koşullarına uygulanması sayesinde kalite ve kantite her geçen gün artacaktır.

 

KAYNAK : Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Resmi Web Sitesi – www.tarim.gov.tr

Categories: faydali